Affetmenin Gücü
Affedicilik, tarih boyunca tüm kadim öğretilerde ve toplumlarda bahsi geçen insani bir erdemdir. Genel olarak insanın uğradığı haksızlığa tepki olarak düşmanlık-öfke gibi olumsuz duyguları, öç alma-intikam gibi olumsuz düşünceleri, sözel ve fiziksel olarak saldırganlık gibi olumsuz davranışları bilinçli olarak terk etmesi ve hatta bazı durumlarda da olumlu tepkiler vermesi anlamında kullanılmaktadır.
Günlük yaşamın içinde sıklıkla kullandığımız bir kavram olan affedicilik, aslında modern çağın psikolojik olarak iyi olma halimize etkili olması amacıyla sunduğu bir reçetedir aslında. Son zamanlarda kişisel gelişim temalı yazılarda da sıklıkla değinilen affetme kavramı, bireyin kendisini inciten başka bir bireye, duruma ya da topluma karşı duyduğu öfke, nefret, kin gibi olumsuz duyguları bırakıp anlayış, şefkat, kabul gibi daha olumlu duygulara yönelmesidir. Buna rağmen affetme kavramının sıklıkla unutma, bastırma, görmezden gelme, olayı inkâr etme, yok sayma ile karıştırılabildiğine şahit olmaktayız. Oysa affetmek, pek çok süreci içine alan ve birçok değişkenden oluşan karmaşık bir yapıya sahip olması nedeniyle kolay bir eylem değildir. Affetme durumundan bahsedilmesi için psikolojik sağlamlık, empati ve merhamet belirleyici unsurlardandır.
İnsanların başkalarına veya kendilerine karşı hissettikleri olumsuz duyguları kabul etmemeleri iyi oluşlarını tehlikeye sokmaktadır. Nitekim yapılan çalışmalarda affetmenin hem fiziksel hem de ruhsal sağlıkla ilişkili olduğu bulunmuştur. Sağaltımın bir parçası olarak tavsiye edilen affetme durumunda; kişilerin psikolojik ve bedensel olarak zarar görmemesi, geçmişin olumsuz etkilerinden daha rahat kurtulabilmesi, farkındalığın artırılmasına bağlı olarak dünün ve geleceğin endişelerinden sıyrılabilmesi amaçlanmaktadır. Her ne kadar diğer insanları onların hatalarından dolayı affetmek çok önemli olsa da bireylerin kendilerini affetme kapasiteleri de iyi oluş için kritik rol üstlenmektedir. Kişinin hatasının farkına varması ile hem kendisine karşı olumsuz duygularında bir azalma hem de bu duruma paralel olarak olumlu duygularında bir artışın meydana gelmesi, kendini affetme olarak değerlendirilmektedir. Psikolojik iyileşme sağlaması beklenen affetme içsel olarak da gerçekleşmelidir.
Affetmenin başarılabildiği şartlarda bu durum, bedenimize ve ruh sağlığımıza ödül gibi, şifa gibi gelebilecekken affetmenin başarılamadığı durumlarda sadece ruhsal değil bedensel yakınmalar ve somatizasyon bozuklukları da tetiklenecektir.
Affetme kavramı psikoterapilerde; kişinin kendi yaşam öyküsünde bir dönüm noktası, bazen de iyileşme için bir gerekliliktir. Affetmek belki de bir tür özgürleşmek, yüklerden kurtularak arınmak, tazelenmek, şifalanmaktır. Bugünü, dünün esaretinden ve geçmişin zincirlerinden kurtarmaktır. Affetmenin bu büyük iyileştirici etkisi için faydalanabileceğimiz yollardan biri de profesyonel destek almaktır.
Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi haklı bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin hapishanesinden özgürlüğe kavuşmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
“Duygusal unutma” affetmenin diğer adıdır.
Halil Cibran