İnsülin Direnci Nedir? Neden Olur?
İnsülin hormonu, pankreasın beta hücrelerinden salgılanan ve vücudun şeker dengesini düzenleyen, bilinen en güçlü anabolik etkiye sahip önemli bir metabolik düzenleyicidir. Günümüzde oldukça sık duyduğumuz insulin direnci terimi, insülin hormonuna karşı karaciğer, kas ve yağ dokusu gibi yapılar başta olmak üzere metabolizmanın biyolojik yanıtında meydana gelen duyarlılıkta azalmayı ve buna bağlı olarak da olağan dengenin bozulmasıyla ortaya çıkan durumu ifade eder. Pankreas, hücrelerde oluşan direnci kırmak ve kanda artan glukoz seviyelerini dengelemek için sürekli daha fazla insülin üretir hale gelir. Kanda artan insulin tüm vücudu etkiler ve kontrol altına alınmazsa başta diyabet olmak üzere pek çok hastalığa zemin oluşturur. Yaklaşık olarak dünya nüfusunun %9’unun insülin direncine bağlı olarak gelişebilen tip 2 şeker hastalığından etkilendiği tahmin edilmektedir.
Birinci derecede aileden birinde insülin direnci olması genetik yatkınlıktan dolayı insulin direnci oluşmasına neden olabilir. Ayrıca obezite, bel ve göbek etrafındaki kalınlaşma ve yağ dokusu fazlalığı gibi çevresel faktörler de insülin hormonunun işlevselliğinin azalmasına neden olarak insülin direncine yol açabilir. Karbonhidrattan zengin beslenme şekli, fiziksel aktiviteden uzak hareketsiz bir yaşam, D vitamin eksikliği, karaciğer bozuklukları, PCOS (Polikistik Over Sendromu) gibi hastalıklar da metabolik olarak insülin direncine neden olabilirler.
İNSÜLİN DİRENCİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
İnsülin direnci varlığında vücuttaki pek çok sistem etkilenir ve bazı belirtiler oluşur:
- Şeker içeren gıdaları yeme isteğinde artış, tatlıya düşkünlük,
- Yemek veya şekerli yiyecek yedikten sonra uyuklama hali, ağırlık hissi,
- Hızlı kilo alma,
- Kilo vermede zorluk,
- Halsizlik, yorgunluk, konsantrasyon eksikliği,
- Adet düzensizliği,
- Karaciğerde yağlanma,
- Koltuk altı ve ensede akantozis nigrikans adı verilen koyu, kadifemsi cilt lekeleri,
- Bel çevresinde kalınlaşma vb.
İNSÜLİN DİRENCİ TANISI NASIL KONUR ?
İnsülin direnci yüksekliği tanısı, belirtilerin varlığı durumunda alanında uzman bir hekimin klinik değerlendirmesi sonucunda konulur. Bazı tarama ve testler de tanıya yardımcı olabilir. İnsülin direnci tanı sürecinde kadınlarda bel çevresinin 90 cm erkeklerde 100 cm’den fazla olması önemli göstergelerdendir. Genellikle kanda trigliserid yüksekliği ve vücut kitle endeksinin de artmış olması beklenir. Ancak obez olmayan kişilerde de insulin direnci olabilir. Fizik muayenede akantozis nigrigans diye adlandırılan ciltte siyahlaşma belirtileri insülin direnci için tipik fizik muayene bulgularındandır. Açlık kan şekeri ve açlık insülini ölçerek HOMA indeksi hesaplanması da tanıya yardımcıdır; 8-10 saatlik açlık sonrası alınan kan şekeri ile açlık insülin düzeyi birbiri ile çarpılarak 405’e bölünür ve HOMA-IR denilen insülin direnci düzeyi ortaya çıkar. Çıkan sonuç 2.5 üzerinde ise ve doktorunuzun klinik gözlemi ve değerlendirmesi tanıyı destekliyor ise kişide insülin direnci var demektir. Ancak bazı durumlarda diyabet riskini belirlemek için ek testler istenebilir. Açlık plazma glikoz ve insulin testinin yanında oral glikoz tolerans testi ve son 3 aydaki ortalama kan şeker düzeyini gösteren HbA1c testi de bazı durumlarda istenilebilecek testler arasında yer alır.
İNSÜLİN DİRENCİ KOMPLİKASYONLARI NELERDİR?
İnsülin direnci tedavi edilmezse bazı tıbbi sorunlara yol açabilir:
- Prediyabet – tip 2 Diyabet
- Hipertansiyon
- Hiperlipidemi
- Polikistik over sendromu
- Koroner arter hastalığı
- Kolon ve Meme kanseri gibi bazı kanser türleri
- Tromboza eğilimin artmasına bağlı damar tıkanmaları
- Karaciğer yağlanması ve karaciğer fibrozisi,
- Kardiyomiyopati
- Kas krampları
- Cilt bozuklukları
- Kıkırdak dokuda büyüme (psödoakromegali)
- Alzheimer hastalığı
İNSULİN DİRENCİ TEDAVİSİ
İnsulin direncinde kişiye yönelik tedavi planlanır. İnsülin direnci sonucunda oluşabilecek hastalıklardan korunmak için kilo kontrolü başta olmak üzere egzersiz planlanması, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarında kalıcı düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Günlük beslenme ile alınan kalori miktarının sınırlandırılması ve yüksek glisemik içeriğe sahip gıdaların tüketiminden kaçınılması, dengeli ve işlenmemiş gıdalar ile beslenme, yapay tatlandırıcılı gıdaların tüketiminden kaçınılması ve günlük tüketilen şeker miktarının sınırlandırılması oluşan insülin hormonu direncinin tedavisindeki düzenlemeler arasında yer alır. Bu uygulamalar dışında tütün ve tütün ürünlerinin kesilmesi, omega-3 yağ asitlerinin tüketilmesi, stres kaynaklarından uzaklaşılması ve kaliteli bir uyku düzeninin sağlanması da insülin direncinin gerilemesine katkı sağlayabilecek yaşam tarzı değişiklikleri arasında yer alır. Asıl önemli olan fiziksel aktiviteleri artırmak ve yaşam tarzı değişiklilerini kalıcı hale getirmektir. Diyet planlaması ve yaşam tarzı değişiklikleri ile birlikte kişinin vücut ağırlığının yaklaşık olarak %7’si oranında kilo vermesinin sağlanması, bu kişide tip 2 şeker hastalığı gelişme riskini %60’a yakın oranlarda geriletebilecektir.
İlaç tedavisi de yardımcı bir tedavi yöntemidir. İnsülin direncinin kırılmasında yaşam tarzı değişikliklerinin etkisiz olması halinde veya diyabet riskinin yüksek olduğu durumlarda, alanında uzman bir doktorun önerileriyle bazı insülin duyarlılaştırıcı ilaçların reçetelendirilmesi ve kullanımı gündeme gelebilir. Hastanın klinik durumuna göre metformin ve bazı hastalarda düşük dozlarda pioglitazon kullanılan ilaçlar arasındadır. İnsülin direncine başka bir hastalık eşlik ediyorsa farklı ilaçlarla kombine tedaviler yapılabilir.
Unutulmamalıdır ki sağlıklı yaşamak ve kaliteli yaş alabilmek için en güvenilir yol, alternatif yöntemler yerine kanıta dayalı pozitif bilimin aydınlattığı yoldan ilerleyen ve güncel tedavi algoritmalarını takip eden hekimlerin önerilerine uyarak ve onlarla işbirliği yaparak danışmanlık almaktır.