Mindfulness
Doğası gereği günlük yaşantımızda başımıza gelenleri yorumlamak için sürekli düşünceler üreten zihnimiz, kendi olağan seyrinde yaptığı bu değerlendirmeleri çoğu zaman yanlı bir şekilde ve iyi-kötü olarak otomatik etiketlemektedir. Bu yaklaşım yaşadığımız anı objektif ve yargısızca değerlendirmemizi engellemekte ve iyilik halimizi olumsuz etkileyebilmektedir. Geçmişteki hatalarımızı, başarısızlıklarımızı veya travmatik deneyimlerimizi sürekli düşünmek (ruminasyon) ya da gelecekte olabilecek olumsuz durumlar hakkında endişelenmek; kendimizi daha kötü hissetmemize, sürekli sızlanmamıza ve duygusal olarak tükenmiş hissetmemize yol açmaktadır. Yargıların fark edilmesi ve olabildiğince aza indirilmesi ancak dünyaya baktığımız pencerenin farkına vararak, geçmiş deneyimlerin ve gelecek kaygılarının etkilerinden kurtulmaya çabalayarak, şu anki deneyimimize odaklanmaya çalışarak olur.
Yargısız farkındalık (mindfulness) ya da kimilerinin deyimiyle bilinçli farkındalık; dikkatin bilerek isteyerek bilinçli olarak şimdiki ana yöneltilmesine, yaşananların şefkat ile olduğu gibi kabul edilmesine dayanan bir farkındalık durumudur. Zihinde ve çevrede olanları kontrol etme telaşına ve çabasına girmeden, yargılamadan, değiştirmeden, tam o anda neler olduğunu gözlemlemek ve olduğu gibi kabul etmektir. Yargısız ve kabul edici bir tutumla şimdiki anda kalabilme, şimdiki anı olduğu gibi kucaklayabilme becerisidir. Hayatın olağan akışı içinde, dünyanın hızlıca akan temposunda ve telaşında zihinsel dinginlik ve iç huzuru bulmak için anı yargılamadan nezaketle kabul edebilme yetisidir. Öz şefkatle, sabırla ve yargısız bir zihinle bakabilmek ve anda kalabilme becerisini geliştirmek için hayatımızın kontrolünü otomatik pilotun ellerinden almaya gayret etmektir. Bugünü fark ederek yarını aydınlatabilmektir. Duyguları bastırmadan ve yok saymadan onları gözlemleyerek taşıdığı mesajı anlamaya çalışmaktır.
Mindfulness kavramının olmazsa olmazı olan öz-şefkat; zorlandığımız zamanlarda yakınlarımıza veya çevremize gösterdiğimiz sabır, ilgi ve nezaketi kendimize de göstermektir. Yetersiz hissettiğimizde, bunu hissedenin sadece biz olmadığımızı, başkalarının da zaman zaman böyle hissedebileceğini kendimize hatırlatabilmemizdir. Hata yapmanın, zor zamanlardan geçmenin de insan olmaya dahil olduğunu kabullenmektir
Günümüzde yapılan pek çok araştırma, mindfulness pratiklerinin kendimizle olan ilişkimizin yanı sıra, yakın çevremizle kurduğumuz ilişkinin de kalitesini artırdığını göstermektedir. Bu tip uygulamaların stresin olumsuz etkilerini azaltarak kişilerin iyilik hallerini arttırabildiği bilinmektedir. Evlilikler de bu durumdan çokça etkilenmekte ve eşler arasındaki iletişim, anlayış ve empati, mindfulness pratikleriyle gelişmektedir. Böylece eşler birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilmekte ve daha derin bir bağ kurabilmektedirler. An’ın içinde kalmayı ögrenen kişiler, evlilikte yaşanan stresli durumlarla ya da çatışmalarla başa çıkmada daha başarılı olmaktadırlar.
Veee yūz gūldūrūcū haber; mindfulness uygulamalarının, hem kişideki hem de ilişkilerdeki duygusal zenginlik ve tatmini artırarak hayatı daha yaşanabilir kılmaya yarayan bir beceri ve profesyonel destekle kazanılabilir olmasıdır. Zamanla ve destekle bu beceriye sahip oldukça zihnimizden geçen anlık zorlayıcı düşüncelerle ve onların yarattığı olumsuz duygularla baş edebilmemiz mümkün olacaktır. Bu kavramın yaratıcısı Jon Kabat Zinn’ in dediği gibi “Her insan için bir an gelir ve dünya üzerinde kendi için bir şey yapacak tek kişinin yine kendisi olduğu gerçeği ortaya çıkar” .
Ne dersiniz, sizce de denemeye değer mi?